Terör kelimesine bizden daha fazla muhatap olan bir millet yoktur herhalde. Terör ve terörizmin silahlı faaliyetlerine maruz kalmamız yanında silahsız olan faaliyetleri ile de iç içe yaşadığımızı söylesek sanırım abartmış olmayız.
Sakarya’nın cadde ve sokaklarında kaportası olmayıp trafik kurallarını tanımayan, sürücüsünün canı nereyi isterse orada olan, motorlu taşıtlar arasında slalom yapmaktan çekinmeyen, kendi hayatı yanında yayaların dahi hayatlarını tehlikeye sokan, bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücülerinin neden olduğu araç terörü ile iç içe yaşadığımızı söylesek her halde abartmış olmayız.
Kontrol edilemez seviyelere ulaşan,cadde ve sokaklarımızı, hatta yaya kaldırımlarını dahi işgal etmekten çekinmeyen bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücülerinin vatandaşın huzuruna dahi kast eder seviyelere ulaşabilme sebeplerine baktığımızda yine resmi kurum ya da kuruluşların sorumluluktan sorumsuzluğa kaçış manevrasının tezahürü olarak karşımıza çıktığını söyleyebiliyoruz.
Sakarya yerel yöneticiler tarihinde en başarısız, en beceriksiz, en kötü belediye başkanlığı yapma başarısını(!) gösteren Ekrem Yüce’yi bu noktada anmadan geçemeyeceğim. Ekrem Yüce kendi aklınca hedefine koyduğu siyasi amacına giden yolda araç olarak kullandığı popülist ve kamu kaynaklarını zarara uğratan uygulamaları benim “Kaportasız araç işgali” olarak addettiğim bu sonucun en önemli nedenlerinden birisidir.
Ekrem Yüce; siyasi hedefleri uğruna har vurup harman savurduğu tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan vatandaşın paralarını hiçbir yeterli alt yapıyı oluşturmadan kendi dönemi öncesinde faaliyete geçirilen “Bisiklet vadisi projesi” üzerinden sözde bisiklet şehri popülizmi uğruna çöpe atmakla kalmamış amiyane tabirle Hindistan veya Pakistan’ın cadde ve sokaklarını aratmayan bisiklet, elektrikli skuter, motorlu bisiklet ve motosiklet işgallerinin baş aktörü olmuştur.
Tüm bunlara ilave olarak cadde ve sokaklarımızda neredeyse işgal seviyesine gelen ve her nedense yeterli denetim ve kontrollerin yapılmadığı moto kuryelere ayrı bir parantez açmadan geçmek olmaz.
Ülkemiz genelinde yaklaşık olarak 900 bin civarında Moto Kurye bulunmakta olup bunların yaklaşık 200 tanesi her yıl çeşitli kazalar nedeniyle vefat etmektedir. Ülkemiz genelinde yoğun olarak kullanılan bu Moto Kuryeleri çalıştıranların çalıştırdıkları bu kuryelerin SGK girişlerini yapıp yapmadıkları, vergilerini verip vermedikleri, kullandıkları motosikletlerin uygunluklarının olup olmadığı, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında gerekli kriterlerin yerine getirilip getirilmediği, mesleki yeterlilik belgelerinin bulunup bulunmadığı, şehir içi eşya ve yük taşıma belgelerinin gerekli olup olmadığı konuları ayrıca ele alınması gereken konular ama bizi ilgilendiren yönü elbette ki Sakarya boyutudur.
Şehrimizin cadde ve sokaklarını neredeyse işgal eden, cadde ve sokaklarımız ile karayollarımız da trafik ve yaya güvenliğini tehdit eden ve benim “Kaportasız araç” olarak addettiğim araç işgallerine karşı başta trafik görevlileri yanında görevli tüm kurum ve kuruluşların acilen ve geciktirilmeden asli görevlerini yapmalarını bekliyoruz. Bu gidişle cadde ve sokaklarımız uzak doğu ülkelerinde olduğu gibi trafik keşmekeşi yaşamaya doğru hızla ilerlemektedir. Bu denetimsizlik, kontrolsüzlük ve sorumsuz sorumluların duyarsızlığı devam ederse cadde ve sokaklarımızda “Rikşa” benzeri araçlar görürsek şaşırmayacağız.
(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)