Öğretmenler yine greve gittiler...
Ülkemizde örgün eğitimde 61 bin 111'i resmi okul, 14 bin 352'si özel okul ve 4'ü açık öğretim okulu olmak üzere toplam 75 bin 467 okul bulunuyor. Bu okulların 18 bin 866'sı okul öncesi eğitim, 25 bin 245'i ilkokul, 18 bin 850'si ortaokul ve 12 bin 506'sı da ortaöğretim kademesinde yer alıyor.
2024 yılı resmi kayıtlarına göre ülkemizde 1.168.000 civarında öğretmen var. Bu öğretmenlerin yaklaşık 993.000’i resmi okullarda,kalanı özel okullarda görev yapıyor.
Milli eğitim sektöründe görev yapan öğretmenlerin ideolojik bölünmüşlüğünün göstergesi olan sendika sayısı 2024 yılında rekor seviye ulaşarak 48 adet oldu. Adının başında Milli eğitim olan sektörde 48 adet ayrı ideolojiye sahip öğretmen sendikasının olması oldukça düşündürücü, hatta kaygı verici boyuta ulaşmıştır.
Öğretmenlerin yaklaşık %73’ü sendikalı, %27’si sendikasız. Sendikasız öğretmenlerin büyük çoğunluğunu ise her nedense(!) özel sektördeki öğretmenler oluşturuyor.
13 Ekim 2025 günü bazı sendikalara üyelikleri bulunan bazı (!) öğretmenler iş bırakma eylemi yaptılar. Öğretmenlerin grev yapmalarının bahanesi ise memur maaş zam oranını protesto etmekmiş. Öğretmenlerin protesto ettikleri ve grev yapmalarına gerekçe olan maaşlarını diğer sektörlerde çalışan memur maaşları ile kıyaslayalım.
Memur maaş zam oranlarına göre 2025 yılı Ocak ayından itibaren fakülte mezunu bir devlet memuru 45.531,00 TL, fakülte mezunu bir öğretmen (ek dersler hariç) 52.891,00 TL, fakülte mezunu bir polis memuru 58.615,00 TL,fakülte mezunu bir Jandarma Astsubay 56.778,00 TL maaş alacak.
Çalışma şartlarına ve mesailere baktığımızda ise bir devlet memuru ayda ortalama 180 saat, bir polis memuru ayda yaklaşık 240 saat, dağ başları dahil en ücra köşelerde görev yapan bir Jandarma Astsubay ise ayda asgari 540 saat görev yapıyor.
Şimdi gelelim öğretmenlerin çalışma saatlerine..
Türkiye’de yıllık yasal öğretim süresi OECD ülkeleri ortalaması gibi 38 hafta. Resmiyette gözüken yıllık öğretim gün sayısı 186 gün. OECD ortalaması da yaklaşık 184 gün. Şimdi burada çok önemli bir detayı hemen eklemekte fayda olacak. O önemli detay ise yıllık 186 gün gözüken yıllık öğretim süresine ülkemizde uygulanan resmi ve dini bayramlar dahil edilmiyor.2025 yılındaki 16,5 günlük resmi ve dini bayramları bu süreden çıkardığımızda geriye 169,5 gün kalıyor. Bu süreye idari izin sayılan günleri dahil ettiğimizde eğitim-öğretim süresi daha da düşmektedir.
Bununla birlikte dünyada hangi ülkede ülkemizdeki gibi resmi ve dini tatil günlerinde ders programı yapılıp eğitim süresine dahil edildiğini, o günlerin kayıp eğitim saatleri olmasına rağmen resmi eğitim süresi olarak kabul edildiğini merak ediyorum.
Öğretmenlerin eğitim gün sayılarında okulda geçirdikleri ders sürelerine baktığımızda ise öğretim gün ve saat sayısı oldukça düşmektedir. Buna rağmen Türkiye’de öğretmenler,ilkokulda yılda 744 saat,ortaokulda ve lisede yılda 521 saat derse giriyor. OECD ülkeleri ortalamasında ise ilkokulda 785 saat,ortaokulda 711 ve lisede 684 saat. Bu haliyle dahi ülkemizdeki bir öğretmenin OECD ülkeleri ortalamasının oldukça altında derslere girmesi önemli bir sorun halini almıştır.
Ülkemizdeki ders saat süreleri ile gelişmiş ülkelerdeki ders saatleri kıyaslanamayacak derecede eksik düzeye gelmiştir. Basit bir örnekleme yapacak olursak her konuya örnek gösterilen Almanya’da bir dersin süresi 45 dakikadır. Ülkemizde ise 35 dakikadır. Almanya’da yılda bir öğrenci 190 eğitim günü okula gitmekte,biz de ise resmi ve dini bayramlar dahi eğitim günü gösterilerek 186 gün gözükmektedir. Bu günleri ders dakikasına çevirdiğimizde Almanya’da bir öğrenci 8.550 dakika, ülkemizde ise 6.510 dakika eğitim almaktadır. Ülkemizdeki eğitim dakikasına resmi ve dini bayramlar,idari izinli sayılan günler dahil edildiğinde bu eğitim süresi neredeyse 3.Dünya ülkeleri seviyesinin de gerisinde kalmaktadır.
Her devlet memuru gibi öğretmenlerin maaşları da çocuklarını okullara gönderen vatandaşların vergileri ile ödeniyor. OECD ortalamalarının çok altında çalışan ve öğretmenlerin üye oldukları sendikaların ideolojileri peşinde ve eylem peşinde koşmaları yerine milli eğitim esaslarına göre eğitim vermeleri, kendilerine emanet edilen vatan evlatlarını gelişmiş ülkeler seviyesinde eğitip-öğretmenin peşinde koşmaları gerekmektedir.
Bu arada hiçbir eyleme katılmayıp kendini mesleğine adamış, gelecek nesillerimizi milli ve kutsi değerlerimize göre eğitip öğretmeyi amaçlayan öğretmenlerimizi tenzih ediyorum. Ama Öğretmenlerimiz görevlerinin kutsallığının farkında olmalı artık. Ana kucağından kendilerine geleceğin aydın nesillerini yetiştirmek için teslim edilen genç emanetleri en iyi şekilde yoğurmak ve devletine hayırlı hale getirmek için uzun süreli uğraş vermeleri, emek ve efor sarf etmeleri, enerjilerini meydanlara değil geleceğe harcamaları gerekir.
Ben ders saatlerinde provoke eylem yaparak dikkat çekmek, ilgi duyulmak, ses getirmek ve reklam yapmak isteyen öğretmenler hakkında yapılan kanuni yaptırımların neler olacağını merak ediyorum. Benim gibi öğrenci velileri de merak ediyor. Eylem günü derslerinden uzak kalan yüzlerce öğrencinin hakkı nasıl sorulacak? Herhalde birileri çıkıp kamuoyuna açıklama yapar. Bekleyip göreceğiz.
Devlet yönetimimizde iki bakanlığın adının başında “Milli” kelimesi geçmektedir. Bu bakanlıklar Milli Savunma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığıdır. Nasıl ki Milli Savunma Bakanlığında görevli muvazzaf personelinin sendika üyeliği yasağı varsa Milli Eğitim Bakanlığında da olmalıdır.
Milli eğitim sistemimizin milliliği daha fazla erozyona uğramadan her yönüyle biran önce ele alınmalı, gereken radikal yasal düzenlemeler yapılarak acilen uygulamaya konulmalıdır.
(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)