İlk bakışta bir örgü çeşidi gibi dursa da, aynı zamanda bir yaşam biçimidir yoksulların
yaşadığı semtlerde, yoksul köylerde. Elbette bu yoksulluk kendi modasını da beraberinde getirmiştir. Buralarda kadınların üstünde kendi el örgüleriyle ördükleri hırkalarda. İki ters bir düz.
Bir gülümseme, iki ağlamaya denk gelir buralarda. İki ters bir düz. İki ağla bir gülümse.
Evde hizmet onların işi. Çocukları besle büyüt, onların işi. Tarlada çalışmak onların işi. Kocasından Pazar parası isterken bile azar işitmek bile sıradanlaşmıştır buralarda. El örgüsü hırka gibi, iki ters bir düz.
Kendi modasını, giyim tarzını oluşturmuş buralarda yokluk, yoksulluk, haksızlık. Gül desenli basma etek, başında çiçek desenli yazma. Ayaklarında naylon terlik.
Pazar yerlerinde ucuz tezgahların başında, zaten yetersiz Pazar parasından 3-5 lira arttırıp, bir küçük oyuncak alacak onu evde bekleyen üç yaşındaki oğluna. Bir saç tokası yada bir tac alacak dört beş yaşlarındaki kızına.. onun için ucuz Pazar tezgahlarının başında.
Kaç zamandır istiyordu çocuklar. Anne pazara gidince portakal da alsana. Alacak yeterse parası. En sevinçli anında gülerken bile okunur yüzünde bu acının yarası.
Ayaklarında naylon terlik, basma etek, el örgüsü yelek ve başında çiçek desenli yazma. Hepsini toplasan ediyor 30- 40 lira.
Bir yanda ise çocuğunun kırk mevlidinde kırk günlük bebeğe tek taş yüzük takan haramzade. Önceleri huzuru İslam da ararken, devrin zenginliğinde bulmuş, milyonluk lüks araçlarla gezen, milyonluk villalarda oturan, bir acayip adaletten uzak kitle
Bu kadar acı, dert tasa yetmez gibi, bir de can derdine düşen kadınlar. Eşinden şiddet gören kadınlar, ailesinden şiddet gören genç kızlar, eski kocası, kiminin asıl kocası, kimisi sevgilisi tarafından öldürülen kadınlar. Gün geçmiyor ki TV lerde gazetelerde böyle haberler olmasın. Üstelik artarak devam ediyor.
Kadınlara karşı bu suçları işleyenler ise, yargının caydırıcılıktan uzak verdiği cezaların sonucu olacak ki, asıl korkunç olanı da bu; adliyelerde adaletin sağlanamadığını, verilen cezaların vijdanları rahatlatmadığını düşünen ciddi bir halk kitlesi adaleti cezaevlerindeki mahkumlardan bekliyor.
İş hayatında neredeyse kurumların, kuruluşların büyük bir kısmında daha az sayıda temsil ve fırsat bulabilen kadının ekonomik bağımsızlığına ve dolayısıyla sosyal hayatına yansıyan bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi, bazı okullarda kız çocuklarının eline verilen, “Baba bizi okula gönderme” yazılı pankartlar tutuşturulup, bir kısım siyasetçisinden akademisyenine “kadının yeri evidir, çocuk büyütüp, kocasına hizmet etsin” tarzı söylemlerle bu gün zaten kadınların aleyhine işleyen sistemde kadınların gelecekte işlerinin daha zor olacağı şartlar adeta hazırlanıyor.
Bütün bu olımsuzluklara rağmen umudum hala var. Kadınların, çocukların ve bütün insanların hakça bölüştüğü, adaleti sonuna kadar yaşadığı,korkulardan uzak, böyle “Kadınlar Günü” gibi özel günleri neşe içinde halay çekerek kutlayacağımız günler yakın olsun dileğiyle; DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.
Ali ÇETİNKAYA