Advert
https://www.sakaryadetayhaber.com/files/uploads/user/6107f0a7614917c3c78a74ebe45f00ca-616edffbe5bfa4fdf722.jpg
Olgun Sert

TÜRK’ÜN ATEŞ ÇEMBERİ

12-11-2023 18:33

Açıklanan son verilere göre ABD’nin milli borcu an itibarıyla 33 trilyon dolar. Yıllık 18 trilyon dolar bütçesi olan ABD neredeyse iki yıl aç ve susuz köle gibi çalışıp üretirse borçlarını ödeyebilecek. Milli gelirin borcu çevirme oranı negatif olmasına rağmen ABD ‘nin uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları nezdinde kredi notu en yüksek (AAA)  seviyelerinde.

ABD’nin sadece yıllık faiz gideri bir trilyon dolar. ABD Merkez Bankası (FED) bu borçların faizlerini ödeyebilmek için yine matbaasında boyadığı ve adına dolar dediği kağıtları dünya piyasalarına sürerek ödemiş olacak. 
 
Emperyalizmin tanımı aynen böyledir işte. Matbaada karşılığı olmayan sahte paraları basar dünya piyasasına sürersin, istediğin mal ve hizmeti alırsın, matbaada bastığın sahte paraları diğer devletler rezerv para diye alır merkez bankalarına koyar, o para ile başka ülkelerden mal ve hizmet alır sahte para aklanır kazanan yine karşılıksız parayı piyasaya süren ABD olur. 

Şu anda ABD merkez bankası FED’in matbaada basıp dünya piyasalarına sürdüğü her 100 doların ABD’deki karşılığı sadece 3 cent. Bunun anlamı şu: Eğer ABD Doları dünya rezerv parası olmasaydı karşılıksız basıp iç piyasasına sürdüğü bunca para ve borçlar nedeniyle enflasyon seviyesi hiper enflasyon seviyelerinde, parasının değeri çöp seviyelerinde olurdu.

ABD ekonomisi karşılıksız bastığı paraların dünya rezerv parası olması hedefli ile ayakta durabilmektedir. Bu düzeni ayakta tutabilmek içinse kendisinin karakteristik yapısına uygun en kolay yöntem olan “Savaş ekonomisini” sürdürülebilir halde devam ettirmeyi amaçlamakta ve bu yönde dış politikalar geliştirmektedir.

Daha birkaç yıl önce müttefikleri tarafından NATO’nun işlevselliği sorgulanır halde iken ABD aniden Ukrayna-Rusya savaşını başlattı. NATO karşıtları arasında başı çeken Fransa ve diğer Avrupa devletleri dahi hemen NATO’nun genişlemesinin zorunluluğundan ve daha çok silahlanmaya bütçe ayırma gerekliliğinden bahsetmeye başladılar.

ABD’nin savaş ekonomisini ayakta tutan politikaları hep birbirini tamamlayıcı ve destekleyici tarzda devam etmektedir. Buna en yakın örnek maalesef İsrailin katliam seviyelerine ulaşan Gazze saldırıları olmuştur. 

Hamas; Filistin Kurtuluş Örgütüne bir alternatif ve rakip olması, Filistin davasının bölünüp istikrarsızlaşması için İsrail devleti tarafından kurulmuş ama zamanla kontrolden çıkarak Gazze’de ikinci bir Filistin yönetimi şekline dönüşmüştür. Hamasın daha sonraları  ABD ile danışıklı dövüş içerisinde bulunan ve kendi siyasi ve dini ideolojisini Ortadoğu ve diğer islam devletlerine yayma politikası yürüten İran’a bağlı Hizbullah’ın kontrolüne geçtiği bilinmektedir.  

ABD ve müttefikleri bölgemize ve ülkemize karşı çok büyük bir harekat planı hazırladılar ama bu planı uygulamaya koyabilmek için bir gerekçe bulmaları gerekiyordu. Bu gerekçeyi ABD ile danışıklı politikalar geliştiren İran kendisine bağlı Hizbullah örgütü üzerinden gerçekleştirdi. İran destekli Hizbullah örgütü Gazze’yi yöneten Hamas örgütünü provoke ederek İsrail’e  saldırı düzenletti ve bölgesel planlar uygulamaya konuldu.

ABD ve müttefikleri kafalarındaki projenin sürdürülebilir olması için bölgede bulunmaya,amaçlarına giden yolda araç olarak kullandıkları Gazze ve Hamas örgütüne karşı vahşi saldırılarına devam edeceklerdir. Bu plan gereği Gazze İsrail tarafından asla tamamen işgal edilmeyecektir. Eğer Gazze tamamen işgal edilirse plan akamete uğrar,ABD ve müttefikleri bunu asla istemeyeceklerdir.

ABD ve müttefikleri yıllar önce planladıkları ve ülkemizde de FETÖ’cü kişi.kurum.kuruluş ve siyasi cenah tarafından da iç kamuoyu oluşturulup desteklenen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ‘un düğmesine bastılar. Bilindiği üzere bu BOP projesinde Sn Tayyip Erdoğan ve Sn.Devlet Bahçeli çok büyük direnç gösterdiler. Sn.Erdoğan bu süreçte önemli makam ve mevkilerde aldığı tedbirler sayesinde bu projeyi boşa çıkartabildi. FETÖ darbe teşebbüsü dahi bu projenin kısa yoldan yürütülmesi için yapılmıştır.

ABD ve müttefikleri bölgeye çok büyük askeri yığınak yaptılar. Önümüzdeki dönemlerde Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerde çok ilginç gelişmelere tanık olabiliriz. Bizi ilgilendiren boyutu ise ülkemizi kışkırtarak kendileri tarafından müdahaleyi gerektiren bir gerekçe oluşturmalarıdır. Bu gerekçeler arasındaki ihtimallere baktığımızda ise Ege adaları, Kıbrıs, münhasır ekonomik bölgelerimiz ,Suriye ve Irak ve hatta Hatay ve İzmir’de akla hayale gelmeyecek provokatif  oluşumların sebebiyeti her şeyi tetikleyebilecektir. 

Dolaylı bir saldırı ve savaşın içerisindeyiz ve elbette bunun da üstesinden gelip kazanan yine biz olacağız. Yeter ki her ihtimale ve senaryoya karşı hazırlıklı olalım. 

 

(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)

Neler Söylendi?