Advert
https://www.sakaryadetayhaber.com/files/uploads/user/6107f0a7614917c3c78a74ebe45f00ca-616edffbe5bfa4fdf722.jpg
Olgun Sert

Öğretmenler Günü ve Bölünmüşlük…

24-11-2023 12:16

Her yıl olduğu gibi bu yılda 24 Kasım’da öğretmenler gününü kutluyoruz. Öğretmenler günü tarihçesine baktığımızda 1 Kasım 1928’de  çıkarılan 1353 sayılı kanunla,Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü ve 24 Kasım 1928 tarihinde açılan, Millet Mekteplerinde yaşlı,genç,çocuk,kadın herkese yeni harflerle okuma yazma öğretme seferberliğine dayandığını görmekteyiz.

            Millet Mekteplerinin açılışı ve Atatürk'ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.

            Her yıl olduğu gibi gibi bu yılda öğretmenlerle ilgili çeşitli vaatlere, konuşmalara,etkinliklere  tanık olacağız. Ülkemizde takriben bir milyon iki yüz bin  civarında öğretmen bulunmakta olup Milli Eğitim Bakanlığı Türk Silahlı Kuvvetlerinden de fazla personele ve bütçeye sahip konuma gelmiştir.

            Milli eğitim, bir milletin varoluşunun temelini oluşturmaktadır. Milletimizi oluşturan çocuklarımızın ilköğretim döneminden yükseköğretim seviyesine gelinceye kadar alacağı milli eğitim ve öğretim sürecinin çok önemli olduğu herkesi malumudur.

            1353 sayılı kanun ile 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan “Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkında Kanun“ doğrultusunda Latin kökenli yeni harflerin kabulü ile ortaya çıkan çok büyük orandaki okuma yazma seviyesindeki düşüklüğü ortadan kaldırmak için çok yoğun ve acele tedbirler alınmıştır.

            Alınan bu acele tedbirler doğrultusunda "Türk mucizesi" diye adlandırılan Köy Enstitüleri ile hızlandırılmış okuma yazma seferberliği yürütülmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında okuma-yazma oranındaki korkunç seviyedeki düşüklük bu yolla giderilmeye çalışılmıştı. Bu Enstitülerden mezun olan öğretmenler yeterli süre ve seviyede eğitim alamadıklarından zamanla yetersizlikleri ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine Enstitüler kapatılmıştı. Onların arkasından açılan okullar ile okuma-yazma oranını yükseltmenin yanında eğitim ve öğretim seviyelerinin yükseltilmesi ana hedef olarak belirlenmişti.

            Milli eğitimimiz ve öğretmenlik mesleği günümüz koşullarında oldukça gelişmiş gözükse de bazı eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Öğretmenlerimize ve öğretmenlik mesleğine saygı duymakla beraber günümüz koşullarındaki eleştirilere değinmekte fayda olacaktır.

            Öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu  sendikalaşma adı altında çeşitli fikir ve görüş fraksiyonlarına ayrılıp bir nevi siyasi fikir bölünmüşlüğüne gitmişlerdir. Öğretmenlerimizin yirmiden fazla sendikaya bölünerek sendika adı altında fikir ve ideolojik farklılaşmaya  bölünmeleri milli eğitim konseptine aykırılık teşkil etmektedir.

            Öğretmenlerimizin siyasi görüşleri doğrultusunda üye oldukları sendikal bölünmüşlükleri yanında bu sendikalarda hangi fikir ve görüşlere hizmet ettiklerini, milli eğitim ve öğretimde görevli oldukları okullardaki çocuklarımızı hangi fikir ve ideolojiye kanalize edebileceklerini düşünmek dahi istemiyoruz.

            1980 öncesinde yaşanılan bazı sendikal bölünmüşlük ve iç çatışmaları hatırladığımızda gelecek nesilleri yetiştirecek olan öğretmenlerimizin fikir ve görüş ayrışmaları paralelinde adeta siyasi bölünmüşlük görüntüsünde olmaları milli eğitim kavramının bütünlüğünü sorgulatır hale getirmektedir.

            Öğretmenlerimizde göze batan önemli bir eleştiri konusu da kılık ve kıyafet disiplinsizliğidir. Milli Eğitim Bakanlığının kıyafet yönetmeliğine uygun olarak giyinen öğretmenlerin sayısının neredeyse yok denilecek seviyede olduğu görülmektedir. Özellikle başörtüsü yasağının kaldırılması sonrasında  bazı kadın ve erkek öğretmenlerin başörtü yasağının kaldırılmasına nazire yaparcasına okullarda giydikleri kıyafetleri eleştiri kavramının ötesine geçmektedir.

            Bazı kadın öğretmenlerin halk diliyle mini etek , dar pantolon, kısa ve hatta dekolte sayılabilecek tarzda kıyafet giymeleri, bazı erkek öğretmenlerin ise sakal tıraşsız, kot pantolon,ceketsiz ve gömleksiz kıyafet giymeleri öğrencilere kötü örnek teşkil etmektedir.

              Öğretmenlerimiz görevlerinin kutsallığının farkında olmalılar. Ana kucağından itibaren kendilerine geleceğin aydın nesillerini yetiştirmek için teslim edilen genç emanetleri en iyi şekilde yoğurmak ve devletine, milletine hayırlı hale getirmek için uzun süreli uğraş vermeleri, emek ve efor sarf etmeleri, bütün enerjilerini bu yönde onlara harcamaları gerekmektedir. 

            Devlet yönetimimizde iki bakanlığın adının başında “Milli” kelimesi geçmektedir. Bu bakanlıklar Milli Savunma Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığıdır. Nasıl ki Milli Savunma Bakanlığında görevli muvazzaf personelinin sendika üyeliği yasağı varsa Milli Eğitim Bakanlığında da olmalıdır. Bunun için yasal düzenlemenin biran önce yapılmasında ihtiyaç vardır.

            Öğretmenlerimizin tek bir ideoloji etrafında kenetlenmesini bu ideolojinin de neslimizi milli geleceğe hazırlamak maksatlı olmasını,eğer sendikalaşma olacaksa bu sendikanın adının “Milli eğitim” sendikası olması beklentisi ile milli şuur ile eğitim ve öğretim veren bütün öğretmenlerin “Öğretmenler günü” kutlu olsun diyorum. 

(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)

 

 

 

Neler Söylendi?