“Ümmet” kavramı, “imam” kavramıyla tamamen ilişkilidir. İmam kavramı lügatlerde, “önder, lider; cemaate namaz kıldıran kişi, devlet başkanı.” gibi anlamlarda değerlendiriliyor. “Ümmet” ise imam etrafında bir araya gelenler, şeklinde belirtiliyor. Hele hele ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın davetine inanarak kıyamete kadar yaşayan her Müslüman, Hz. Muhammed (SAV)in ümmeti olacak, onun tebliğ buyurduğu nimete bağlı kalıp hayat düsturu haline getirecek Müslümanlar, Hz. Peygamberin ümmeti sıfatını haiz olacaklar. Bu itibarla ümmet olmak İslâmî cihetten Hz. Muhammed (SAV)e bağlı kalmak anlamındadır.
İmam, kelimesinin “devlet başkanı” anlamında kullanılması halinde, o devletin tabiiyetinden olan herkes o devletin ümmeti anlamındadır. Meseleye güncel bakarsak “presidency” sistem denilen ABD ve benzeri yapıların tebâları onların ümmeti sayılır zira ümmet bir başkana bağlılık anlamındadır. “Ümmetçi olmak” deyimine muhalif olanların derdi bu değil elbet. Bunlar, “İslâm birliği” (Müslüman birliği) karşıtlığını dile getirmektedirler. Bugünün sosyolojisini ele aldığımızda, Türk Dünyası, Türk devletleri teşkilatının ihdas edilmesi, yapının kuvvetlendirilmesi, ardından, diğer Müslüman devletlerin ilavesiyle bir birlik meydana getirilebilse ümmetin sayısıyla birlikte caydırıcı gücü kendiliğinden oluşmaz mı? Buna ne engel var. Toplumsal birlik, siyasal birlik, askerî birlik, ardından idarî birlik oluşunca bu ümmetin karşısına çıkmaya kimin cesareti mevcut olabilir. Birkaç milyon nüfusa sahip İsrail’in borusun desibeli yüksek ötmesinin sebebi, sadece Müslümanların ayrık yaşaması değil, İsrail’e vücut veren yapının, yer yüzünün insanlarını inanç birliği soy birliği olmamasına rağmen siyasal ve maddî güç kullanarak İsrail’e destek manasında bir araya getirmesindendir. Bu durum besbelliyken Türkiye’nin önderliğinde Türklüğün ve Müslümanlığın yaşandığı ülkelerin bir araya gelmesine mâni olan nedir? Buna hiçbir şey mâni olamaz ancak bazılarımızın “kahrolsun şeriat” naralarının anlamının “kahrolsun İslam” manasına geldiğini bilmemeleri yüzünden oluşan fitnelere de fırsat verilmemesi lazımdır. Şu hadis-i şerifin belirttiği durumdan kurtulmak da buna bağlıdır. Ebû Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasûlullah Efendimiz (aleyhisselâm) şöyle buyurdular: “Oburların sofraya üşüştüğü gibi milletlerin sizin üzerinize üşüşeceği gün vardır. Allah, düşmanlarınızın göğsünden size karşı saygı duygusunu çekip alacak.” Biri dedi ki “O gün azınlık olacağımızdan dolayı mı? Efendimiz (aleyhisselâm) şöyle cevap vermişlerdir:” Bilakis o gün, siz çok olacaksınız. ancak suyun üzerindeki çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın göğsünden size karşı saygı duygusunu çekip alacak ve sizin kalbinize vehn atacak.’ ‘Vehn nedir ya Rasûlullah?’ dediler. Efendimiz (aleyhisselâm) buyurdular ki “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu” (Ebû Dâvûd, Tedâi’l-Umem ale’l-İslâm, 4/111). Meşhur “Üst akıl” isimli yapı, buna mâni ise bu yapı ancak müstakil kaldığını veya kalmak istediğini zan ve kabul eden Türk Dünyası devletleriyle İslam dünyası devletlerinin bazılarına söz geçirebilir. Birlik olunduğunda teklif etmeye bile cesaret edemez. Bakın o zaman İsrail ve benzerleri kuyruğunu sallayıp diş gösterebilirler mi?
Şakir Albayrak, 28.10.2024,18.18, Çekmeköy
(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)