Seddülbahir’de, askerlerimizin karşısında Fransız kıtaları vardır. Ölüm kalım savaşı devam ederken, düşman topçuları siperlerimizi alt üst etmiş, as¬kerleri sel gibi hücuma kalkmıştır. Siperlerimizin bir kısmı işgal edilmiştir. Düşman buradan Soğanlı dereye inecek, Boğazın en mühim yerlerinden birini ele geçirmiş olacak, donanmalarıyla İstanbul’a doğru yola çıkacaktır. Cephe ha düştü ha düşüyor derken müthiş bir “Allah Allah” sadası kulakları yırtarcasına yankılanır. Arkasından aynı gür ses haykırmaktadır: yetiş ya Muhammed kitabın elden gidiyor!… Bunu duyan Fransız ordusundaki Senegalli Müslüman askerler şaşırır kalırlar. Bu ölüm narasını atan Alay’ın Tabur Kumandanı Binbaşı Lütfi Bey’dir. Bozguna uğramış askerlerinin başına geçmiş, heyecanla ile¬ri atılmıştır. Onu gören asker de ileri atılır, kükremiş aslan gibi saldırır ve kaybedilen siperler geri alınır. Bir inanç abidesi olarak savaşan Türk askerinin ya¬nında görünmez başka askerler ve güçler de vardır. Bunu gören ve yaşayan Yeni Zelandalı üç Anzak askerinin anlattığı tüyler ürpertici olay bunlardan biridir; “21 Ağustos 1915 savaşın en şiddetli anıydı. Anzak Suula Koyu 60. Tepede, gün ağrırken gök¬yüzü çok berraktı. Hepsi birbirinin eşi olan 6 veya 8 tane bulut, 60. Tepenin üzerindeydi. Esen melteme rağmen bu bulutlar dağılmadılar. Bulut kümesinin tam altında, toprağın üstüne daha yakın bir bulut vardı. Bulunduğumuz yer daha yuka¬rıda olduğundan görebiliyorduk. Bu bulut daha son¬ra Kayaçık denilen kuru bir derenin yatağına doğru ilerledi. İngilizlerin 4. Norfolk Taburu da bu kuru dere yatağında harekete geçerek 60. Tepe’ye doğru yürüyüşe geçti. Direk bulutun içine girdiler. Ancak sa¬atler geçtiği hâlde, bulutun içinden çıkıp 60. Tepe’de savaşa katılan hiç bir İngiliz askeri görülmedi. Bir süre sonra, bulut sanki yükünü almışçasına yer¬den yükseldi. Yukarıdakilere ulaşıncaya kadar ya¬vaş yavaş havalandı. Yerdeki bulut aynı hizaya gelir gelmez birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başla¬dılar. Bir saat içinde de gözden kayboldular. Savaş sonunda bu tabur bulunamadı. Bütün bunları ara¬larında bizim de olduğumuz Yeni Zelanda kıtasının birinci sahra birliğine bağlı 3. bölükteki 22 asker gördü.” Savaştan sonra İngiltere Türkiye’ye gönder¬diği bir yazıyla kaybolan alayın akıbetini sorar. şöyle cevap verilir: “Türkiye ne onları esir etmiştir, ne de ölüm kayıtları vardır. Hiçbir şekilde bu askerlerle ilgili bir bilgiye sahip değildir.” Taburun nereye gittiği hiç bilinmedi.İngilizler hala bu taburu arıyor.
(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)