KÜLTÜR - SANAT
Giriş Tarihi : 28-11-2022 11:21

TÜFEĞİNİ VERMEYEN ŞEHİT

TÜFEĞİNİ VERMEYEN ŞEHİT

Gün öğleni bulmuştu. Rehberimiz dinleyicilere önce dikkat çekecek bir uyarı yaptı. Bu anlatacağım olayı iyi dinleyin ben ilk dinlediğimde vücudum diken diken olmuştu. -İnsan, yaşadığı süre içerisinde birçok olaylar karşılaşır.... Olağan gördüğü olayların dışında olağanüstü olaylarla da karşılaştığı olur...Onun akılla çözülmesi imkansızdır... Akıl ve fen onu çözmede yetersiz kalır... İnsan; idrakinin kavramayacağı, alışagelmişin dışında böyle olayları değerlendirirken, onun ötelerle alakası olduğunu kavrar ve bu gözle bakar... Bunun gibi benzer olayları sıkça duyarız...Her duyuşumuzda içimizde bir canlanış, bir kıpırdanış olur... onu can kulağı ile dinleriz... Anlatacağım olay; Çanakkale savaşlarından çok sonra, savaşın meydana geldiği topraklar üzerinde cereyan etmiştir. Şimdi size " Silahını teslim etmeyen şehit " menkıbesini anlatacağım; -Çanakkale savaşları bittikten yıllar sonra, savaş alanları üzerinde yabancılar, ölülerinin anısına, anıtlarını ve mezarlıklarını yapıyorlardı. Bu iş için, bölge içerisinde yollar açmak gerekiyordu... Yol yapımlarına küçük çaplı dozerler katılır arkadan düzeltmeler yapılırdı. Bir arabanın geçeceği kadar toprak yol hizmete açılırdı... Kabatepe ve kanlısırt arasındaki yol çalışmaları sırasında, şimdiki kanlısırt kitabesinin bulunduğu yerde dozerle açılan yol üzerinde , elinde tüfeği bulunan bir şehitle karşılaşıldı...Cesette ve üzerindeki elbisede zerre kadar bir bozulma yoktu... Yıllarca özelliğini muhafaza etmişti...Elindeki silahı sımsıkı tutuyordu...Yetkililere teslim edilmek maksadıyla elindeki silahı almak istediler...Ama o , silahını bırakmak niyetinde değildi...Çok zorladılar...Onun mengene gibi silahına yapışmış parmaklarını açmak ve silahını almak mümkün olmadı... Onu öylece bıraktılar... Öğleden sonra, Eceabat kaymakamlığına durumu bildirdiler... Akşama doğru kaymakam yanında ilçe jandarma bölük komutanı ile beraber; elinden silahını bırakmayan şehidin yanına ulaştılar... Onlar da diğerleri gibi silahı almak için birkaç kez denediler, fakat nafile ... Parmakları kopacak, kolu kopacak , o , yine de silahını vermeyecekti...Bunda da kararlı gözüküyordu... Kahraman Mehmetçiğe, hayattayken, büyükleri tembih etmişlerdi , öyle yetiştirilmişti... Düşmana namusunu çiğnetmeyecek, ölecekti, dönmeyecekti... Silahı onun namusuydu, o , canını teslim edecek fakat namusunu asla teslim etmeyecekti... Bölük komutanı,, şehidin yanına yaklaştı... Biraz yüksekçe bir sesle; " Asker! Ben bölük komutanı!... Görev bitti!...O elindeki silahı bana teslim et!..." diye seslendi. Çünkükomutan, babasından buna benzer bir menkıbe dinlediğini hatırlamıştı. O anda ,herkesi hayrete düşüren, gözyaşlarına boğan, inanılmaz olay gerçekleşmişti...Demin silahını teslim etmek istemeyen şehit, şimdi parmaklarını açmış, silahını teslim ediyordu... Bu ne itaatti...Yıllarca toprak altında kalmış, buraların bekçiliğini yapmış kahramandan şimdi görev devri isteniyor oda devir mi ediyordu? Bu manası zor , anlaşılması sır bir olaydı...Orada bulunanlar gözyaşlarını tutamadılar... Herkes şaşkındı. Asker sanki yaşıyormuş gibi duymuştu komutanın emrini. Yüzünde bir huzurla uyuyordu. Belki de en şaşkınları Bölük komutanıydı. Babasından duyduğu kurtuluş savaşı hikayesi şimdi burada yaşanmıştı. Şehitlerimiz… Öyküleri yiğitlikleri tertemiz. Onlara ölü demeyiniz emri dolaştı birden dinlerken. Onlar görevlerini tamamlayıp gittiler...Biz kendimize bakalım...Böyle bir durumda kalsak , onların yaptıklarını yapabilir miyiz? Bizim görevimiz onlardan ibretler almak ve onları anlamak olmalı... Bir ağaç altında vuruldum, Gözlerimi kapattı iki yaprak... Beni bundan tanırsınız, Kan rengi güller verecek, Yattığım kara toprak

Turan AteşTuran Ateş