SİYASET
Giriş Tarihi : 27-01-2023 22:32   Güncelleme : 27-01-2023 22:36

'Hayata Dönüş Operasyonu' davasında 'Sadettin Tantan' kararı

'Hayata Dönüş Operasyonu' davasında 'Sadettin Tantan' kararı

"Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında 10 bin askerle cezaevlerine yönelik başlatılan saldırıya ilişkin, katliamın yaşandığı yerlerden biri olan Bayrampaşa Cezaevi’ne ilişkin açılan davada, 37 er ve 2 astsubayın yanı sıra, birleşen dosyalarla Ankara Jandarma Özel Harekat’tan askerlerle birlikte 194 kişinin yargılandığı davanın 48’inci duruşması Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya ifade vermek için çağrılan, dönemin İçişleri Bakanı, Sapancalı Sadettin Tantan, 3 celsedir duruşmalara katılmazken, mahkeme kendisi için 'davetiye' kararı çıkardı.

19 Nisan 2022’de görülen duruşmada, Cezaevi Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un tanık olarak dinlendiği esnada, katliam kararının Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından alındığını ifade etmesi üzerine, dosya avukatları dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın dinlenmesini talep etti. Tantan, 15 Eylül 2022’de görülen duruşmaya “güvenlik” kaygısını öne sürerek, katılmadı.

Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, mahkeme, 15 Eylül’de görülen dava duruşmasında, müdafi avukatların MGK’ye Bayrampaşa Cezaevi ile ilgili bir kararın alınıp alınmadığının sorulması talebi ardından oluşturulan karara 10 Ocak’ta yanıt geldiğini paylaştı. Mahkeme, bugün görülen duruşmaya katılması beklenen dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın rahatsızlığı gerekçesiyle 5 günlük rapor aldığını paylaştı.

Duruşmada söz alan müdafi avukat Erhan Ergun, Tantan’ın vekili aracılığıyla duruşmaya müdahil olduğuna işaret ederek, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) böyle bir düzenlemenin olmadığını söyledi. Tanık vekilinin olamayacağını belirten Ergun, “Daha önce verdiği dilekçe ve talepleri de dosyaya yansımıyor. Vekili var mı yok mu? Bunları gönderen kim? onu da bilmiyoruz. Bu nedenle bu hususların dosyadan çıkarılmasını istiyoruz” diyerek, tepki gösterdi.

Tantan’ın dinlenmesinin önemli olduğunu dile getiren Ergun, ancak Tantan’ın üç celsedir dinlenemediğini söyledi. Tantan’ın tanıklık yapmaktan kaçındığını ifade eden Ergun, “zorla getirme” talebinde bulundu. Ergun, ayrıca katliam kararının MGK’de alındığına dair daha önce mahkemeye beyanlarda bulunan dönemin Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman’a işaret etti. Devlet görevlilerinin çok ciddi bir suç işlendiğini söyleyen Ergun, bu suçun nasıl işlendiğinin ortaya çıkarılması gerektiğine dikkati çekerek, MGK’ye tekrardan yazı yazılmasını ve bu yazı da Yalman’ın beyanlarının hatırlatılmasını talep etti.

'Baş dönmesi' raporu alıp gelmedi, iki hafta önce televizyonda konuştu

Ergun ayrıca her duruşma aralığına 6 ay verildiğini ve dosyanın “zaman aşımı” tehdidi ile karşı karşıya olduğunu, bu nedenle daha erken tarihlerde görülmesine dair talepte bulundu. Av. Ergun, Tantan’ın mahkeme huzurunda dinlenmesini, katliamın görüntülerinin kendisine izletilmesini ve daha sonra doğrudan soru sorulması talebinde de bulundu.

Duruşmada söz alan müdafi avukat Murat Çelik, 23 yıldır gerçeğin ortaya çıkması için iğne ile kuyu kazar gibi karanlığı aydınlatmaya çalıştıklarını ifade etti. Çelik, katledilenlerin otopsilerine katıldığını ve elbiselerin yanmadığını ama kişilerinin “kömürleştiğini” söyleyerek, kimyasal silah kullanımına dikkat çekti. Tantan’ın “en önemli sanık” olduğunu ifade eden Çelik, “baş dönmesi” nedeniyle aldığı rapora işaret ederek, Tantan’ın iki hafta önce bir televizyon kanalına canlı bağlandığını hatırlattı.

Av. Several Ballıkaya, yargılamanın adil olabilmesi için mahkemenin öncelikle bağımsız olması gerektiğine dikkat çekti. Tantan’a hala bakanlık ayrıcalığı tanındığını ifade eden Ballıkaya, Tantan’ın katliamın mimarlarından olduğunu söyledi. Daha sonra ismi “Tufan” olduğu öğrenilen operasyona dikkat çeken Ballıkkaya, daha önce katliam sırasında bulunan elbise ve saç örneklerinin mahkemeye getirildiğini ve delil olması için Adli Tıp Kurumu’na gönderildiğini ancak bu delillerin kaybolduğunu anımsattı.

Söz alan müdafi Avukat Güçlü Sevimli de, Tantan’a dair yazışmaların ve uygulamaların gizli tanık işlemleri şeklinde gerçekleştiğine dikkat çekti. Tantan’a ait hiçbir bilginin UYAP’a yansımadığını söyleyen Sevimli, bazı bilgileri kendi çabalarıyla ortaya çıkardıklarını söyledi. Mahkeme başkanı, Sevimli’nin konuşmasını bölerek, “tanık vekili” şeklinde kayıt yapamadıklarını ve bu nedenle dosyaların UYAP’a yansımadığını söyledi.

'Mahkeme, tanığa ‘ben mahkeme, sen tanıksın’ diyebilmeli'

Sevimli, daha önce Tantan’ın vekili olduğu ileri sürülen bir kişinin Sakarya’da bir adres bildirdiğini ve daha sonra bu adresi kaldırdığını, mahkemeye ise “ben size daha sonra adres bildiririm” dediğini anımsatarak, “Mahkeme, tanığa ‘ben mahkeme, sen tanıksın’ diyebilmeli. Ne demek oluyor ‘ben adres bildireceğim’ diye bir şey olur mu” diyerek, tepki gösterdi. Sevimli, Tantan’ın vekili olduğu ileri sürülen kişinin dün akşam adliyeye geldiğinin ve Tantan’ın hasta olduğuna dair evrak sunduğunu da paylaştı. Sevimli, söz konusu evrakta, T.C kimlik numarasının (TCKN) olmamasına dikkat çekerek, evrakın resmi yazışma olduğunu ve TCKN’nin olmaması durumunda kabul edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Daha sonra söz verilen iddia makamı ve sanık avukatları, taleplere dair bir diyeceklerinin olmadığını söyledi. Mahkeme, ara karar için duruşmaya ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme, avukatların MGK talebini aynı şekilde kabul etti. Mahkeme, Tantan’ın raporunu kabul ederek, dinlenmesi için adres bildiriminin yapılması ve adres bilgilerinin İstanbul olması halinde duruşma gününün bildirilmesine dair “davetiye” çıkarılmasına karar verdi.

Adres bilgisinin İstanbul dışında olması halinde ise SEGBİS ile dinlenmesine karar veren mahkeme, duruşmayı 11 Mayıs’a erteledi.

'Hayata Dönüş' nedir?

19-22 Aralık 2000 tarihinde ülke genelindeki 20 ayrı cezaevinde düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu”nda 32 kişi yaşamını yitirmişti.

22 yıl önce gerçekleşen olayda, hapishanelerde koğuş sistemi yerine F Tipi cezaevleri ile getirilmek istenen tecrit uygulamasına karşı mahkumlar süresiz açlık grevine başlamıştı. Tutuklu ve hükümlüler, tecridin kaldırılması talebi ile 20 Ekim 2000 günü başladıkları açlık grevinin 45.gününde ölüm orucu kararı almıştı.

Direnişin 40. gününde TTB, TMMOB, İnsan Hakları Derneği gibi kurumlar ortak bir deklerasyon ile DSP-ANAP-MHP koalisyonundan sorunun çözümüne yönelik adımlar atmasını talep ettiler. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ile yapılan görüşmeler sonucu müzakere süreci başladı. Operasyondan 10 gün önce, 9 Aralık’ta Hikmet Sami Türk, müzakere sürecinin devam ettiğini, tam bir sonuca varılmadan kesinlikle bir girişimde bulunmayacaklarını ve ölüm oruçlarını sona erdirmek amacıyla F Tipi ceza ve tutukevlerine nakillerin ertelendiğini açıkladı.

Önce yayın yasağı sonra katliam

Artık çözüm için bir umut olduğu düşünülürken, 13 Aralık’ta RTÜK cezaevleri ile ilgili yayın yasağı getirdi. 17 Aralık’ta DGM, F tipi cezaevlerini eleştirmenin örgüt üyeliği anlamına geleceği kararlara imza attı. Açıklamadan sadece 10 gün sonra, 19 Aralık günü ise 20 cezaevine 10 bin güvenlik kuvvetiyle büyük bir saldırı başlatıldı. Operasyon basına “Hayata Dönüş” olarak duyuruldu ama aradan yıllar geçtikten sonra operasyonunun adının “Tufan” olduğu ortaya çıktı.

Operasyon kararının altında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli’nin imzası vardı. O hükümette yer alan birçok isim daha sonrasında AKP'nin kurucuları arasında da yer alacaktı.

Operasyon televizyonlarda canlı olarak izletildi. Kanlı saldırıda tam 30 mahkum ve 2 asker hayatını kaybetti. 3 gün süren operasyonlarda 237 mahkum yaralandı veya sakat kaldı. Askerlerin mahkumlar tarafından öldürüldüğü iddia edilse de bunun gerçek dışı olduğu, askerlerin üzerinden yine asker kurşunları çıkınca anlaşıldı. Devlet kendi “güvenliği” altında bulundurduğu mahkumları kendi elleri ile hazırladığı kanlı bir operasyon içine sürükledi.

Dışarıda, operasyonu protesto etmek için yapılan gösterilerde 2 bin 145 kişi gözaltına alınırken bunlardan 58’i tutuklanmıştı. 

HaberSol

Turan AteşTuran Ateş