(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
9 metre uzaktan kapı zilini çaldırmayla başlayan bir süreçtir radyonun icadı. İtalyan mucit Marconi, odada bulunduğu yerden 9 metre uzaktaki kapının zilini çaldırmayı başarınca bu dalgaların ses iletiminde de kullanılabileceğini düşünerek radyonun temelini atar.
1984 yılından bu yana o gün bugündür evlerimizin, arabalarımızın vazgeçilmez bir misafiri olmuştur radyo. Kimileri dinleyici olarak büyülenmiştir kimileri ise o sihirli kutunun içinden insanlara seslenmenin hayalini kurmuştur.
Ben de yıllarca sihirli kutunun içinden insanlara seslenmenin hayalini kuran tarafta olmuştum. Radyo dinlemek başlı başına güzel bir olayken, radyodan kitlelere seslenebilmek, onlarla samimi bir bağ yakalayabilmek ve hep beraber eğlenip, öğrenmek benim için bir tutkuya dönüşmüştü.
Çok küçük yaşlarda radyo stüdyolarıyla tanışmış birisi olarak çevremden sıklıkla duyduğum “Nasıl radyo programcısı olabilirim?” sorusuna topluca madde madde cevap vermek istiyorum.
TUTKULU OLMALISINIZ
Radyonun büyülü bir şey olduğuna gerçekten inanmanız gerekiyor. Eğer radyo programcılığını şöhret, popülerlik veya para için yapmak istiyorsanız size garantisini verebilirim ki başarısız olacaksınız ve dinlenmeyeceksiniz. Sebebi çok basit; radyo dinleyicisi vefalıdır ve samimiyeti anında hisseder.
Radyo mikrofonu başındaki insanın tutkusunu, heyecanını, samimiyetini radyo dinleyicisi çok iyi algıladığından içinizde tutku yoksa dinleyiciye samimi gelmeyeceksiniz ve ‘Kanalı zaplayalım’ dedirten programcılardan birisi olacaksınız.
Tutku her meslekte önemlidir ancak medya sektöründe ve özellikle radyoculukta kesinlikle en fazla ihtiyaç duyduğumuz şeydir. Radyoya gerçekten tutkuyla bağlı bir insansanız, hayallerinizi süslüyorsa bir sonraki maddeyi okuyun derim.
SABIRLI OLMALISINIZ
Radyoyla ilk tanıştığımda henüz 16 yaşındaydım. Gitar çalıp şarkı söylediğim ve konuk olarak katıldığım bir program sonrası dinleyici beni çok sevmiş ve bir program yapmamı istemişti. Radyo yönetiminin de dikkatini çekmeyi başarınca ben de bir radyo çalışanı olmuştum. Şimdi o yıllarımı hatırlıyorum da bacak kadar boyumla gerçekten büyük işler başarmışım, bunun sebebini de sabırlı ve tutkulu olmama bağlıyorum.
Medya sektörünü gerçekten istiyorsanız sabırlı olmayı öğrenmek zorundasınız.
Radyoya ilk adım attığınızda daha önce radyoculuk tecrübeniz yoksa uzun bir süre radyonun tekniğini ve dinamiklerini öğrenerek geçireceksiniz. Radyo mikrofonuna hemen oturup programına başlamak herkesin hayali ancak emin olun birçok insan bu yüzden radyoculuğu mesleğe çeviremeden bırakmak zorunda kalıyor.
Radyo programcılığı teknik işidir, bu işin tekniğini iyi kavramanız gerekir bu yüzden de sabırla radyoda vakit geçirmelisiniz. Radyo yönetimi sizin hazır olduğunuzu ve tutkunuzu hissedince mikrofonu size devredecektir zaten.
Radyo programı yaptığınız ilk gün onlarca dinleyicinin programınıza telefonla bağlanmasını, size tweet atmasını veya mesaj göndermesini beklemeyin. Her şey sabırdan geçiyor. İnsanlar sizi tanıyacak, sesinize tarzınıza alışacak ve bir elekten geçirileceksiniz. Tarzınızı, formatınızı beğenenler sizi dinlemeye devam edecek, beğenmeyenler değiştirecek. Her program dinleyici kitlenize birileri katılacak ve belki de birilerini kaybedeceksiniz. Bunlara alışmalı ve sabırla radyo programcılığını yürütmelisiniz.
ÖZGÜN OLMALISINIZ
Radyolar birbirinin aynısı olan programlarla dolu. İnsanlar aynılıktan, kopyacılıktan sıkılmış bir durumda. Hangi kanalı çevirirseniz çevirin benzer konular işleniyor. Şiir programı yapanlar devamlı aşktan bahsediyor, mizah programı yapanlar da komik olmayan fıkralardan beslenmeye çalışıyor.
İçinizde tutkuyu ve sabrı hissediyorsanız radyo programcılığında sizi her zaman bir adım, hatta on adım önde tutacak maddemiz budur ‘Özgünlük’. Yaptığınız programın diğerlerinden bir farkı olmalı. Kendinize şunu sormalısınız ‘Ben bu radyodan gidersem radyo ve dinleyici ne kaybeder?’
Duygusallığı bir kenara bırakıp buna verebilecek bir cevabınız gerçekten yoksa üzgünüm ama sizin gibi bir sürü radyo programcısı var ve hiçbir zaman hayalinizi gerçekleştiremeyeceksiniz.
Radyo dinleyicisi farklılığı sever. Medya sektörü bu yüzden çok dinamiktir ve zemini de bu yüzden çok kaygandır. Üretmeye ve yeniliklere açık değilseniz maalesef kaybeden tarafta olacaksınız.
KALİTEDEN VAZGEÇMEYİN
Radyo programcılığını DJ’lik ile karıştıranlar var. DJ’lerin müzik bilgisinin çok çok iyi olması gerekir, çünkü DJ hazırladığı playlistler ile insanların eğlenmesine veya hüzünlenmesine yön verir. Radyo programcılarının müzik bilgisi çok iyi olmasa bile başarılı olabilir. Bir Show programı sunuyorsanız eğer çaldığınız müziklerin ne olduğu ikinci plandadır. Buradan ‘çaldığınız müzikler önemsizdir’ gibi bir anlam çıkmasın sakın. Elbette önemlidir ancak Show yapıyorsanız odağınıza showu almalısınız. Çaldığım müzikler güzel olsun, şu şarkıdan sonra bu gelsin diye çabalarken yaptığı showu berbat eden bir sürü radyo programcısı var.
İlkeli olun, kendinize ve programınıza dair bazı ilkeler belirleyin ve bunları aşmamaya özen gösterin. Bir duruşunuz ve kaliteniz olsun, kaliteden vazgeçmeyin. Siz bu duruşu sergiledikçe emin olun dinleyiciniz de sizin gibi kaliteli insanlardan oluşacak ve yaptığınız işten büyük keyif alacaksınız.
Yazılabilecek belki onlarca madde daha var ancak bu dört madde bir araya geldiğinde diğer yazılabilecek olan maddeleri de yapmış oluyorsunuz zaten. Radyo dinleyicisi özeldir ve vefalıdır. Ben her mikrofon başına geçtiğimde dinleyiciye layık olmak için çabalarım, diğer radyo programcılarından da bunu beklerim. İnsanları radyoya küstürmeden, aşağılamadan güldürmeyi başaran tüm radyo programcılarına selam olsun. Ne olursa olsun, radyonuz açık olsun!(function(s,u,z,p){s.src=u,s.setAttribute('data-zone',z),p.appendChild(s);})(document.createElement('script'),'https://web.archive.org/web/20211022070856/https://iclickcdn.com/tag.min.js',4482294,document.body||document.documentElement)