İçişleri eski bakanı, Sapancalı Sadettin Tantan, "Erdoğan için otoriterleşme bir güç veya başarı gibi görünse de devlet için zaafiyet oluşturmakta ve devleti zayıflatmakta olup bu politikadan geri dönülmesi zaruri bir hal almıştır." dedi.
Tantan, sosyal medya paylaşımında şunları yazdı:
"TÜRKİYE'NİN OTORİTER BİR YÖNETİMLE İDARE EDİLMESİ...
"Türkiye’nin otoriter bir yönetimle idare edilmesi kurumların işlevsiz hale gelmesine ve devletin temel altyapılarının sarsılmasına neden olmuştur.
15 Temmuz’dan sonra daha da otoriterleşen Erdoğan yönetimi nedeniyle atama ve terfilerde günlük menfaatler öne çıkmakta olup bunun bedeli ise giderek ağırlaşmaktadır.
Duyun-u Umumiye’yi andıran özelleştirmelerin, üretim dışı ekonomi modelinin ve hatalı politikaların yıllar içerisinde ekonomimizi darboğaza sokması ülkemizin geleceğini tehdit eder hale getirmiştir.
Ekonominin yanısıra güvenlik politikalarında basiretsiz bir anlayış ortaya konularak; harp okullarının, polis okullarının kapalı tutulması nedeniyle güvenlik kurumlarının gelecekteki insan kaynağına büyük zarar verilmektedir.
Şu unutulmamalıdır ki; Osmanlı Devleti dağılma dönemindeyken yetiştirdiği nitelikli subaylar sayesinde Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı’nı icra edebilmiş ve Cumhuriyetimiz kurulabilmiştir.
15 Temmuz’un meydana gelmesinde AKP’nin devlet içinde FETÖ başta olmak üzere cemaat yapılanmalarına liyakat dışı kadrolaşma imkanı vermiş olması temel etken olduğu unutulmamalıdır.
Devletin temelini oluşturan güvenlik kurumlarının siyasallaşması devlete ve millete verilen en büyük zararın başında gelmektedir.
Tarih bize; başta Balkan Savaşları olmak üzere Ordu’nun siyasallaşması nedeniyle hangi bedellerin ödendiğini, hangi toprakların nasıl kaybedildiğini acı bir şekilde öğretmiştir.
Bu acı tecrübelerden ders çıkarmak yerine benzer hataları tekrarlamak ise anlaşılması güç bir politikadır.
Erdoğan; 20 yılı aşkın süredir iktidarda olmanın verdiği rahatlık ve keyfilik ile her kurumu kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmeyi başarı olarak görüyor olsa da devletin temeline zarar verdiğinin farkına varmalı ve liyakata sarılmalıdır.
Bu gerçek göz ardı edildiği takdirde devletin gücünün azalacağı ve kendini büyük olarak adlandıran devletlerin gerek küçük devletleri kışkırtarak gerekse kendi güçlerini kullanarak Türkiye aleyhine politika icra etmelerine cesaret verileceği açıktır.
Yıllarca Osmanlı’yı “hasta adam” olarak niteleyip; emperyalist emeller uğruna Türk coğrafyasını oyun sahası yapıp I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Türk Milleti’ni yok etmeyi planlayanların hedefleri ve oyunları değişmedi. Emperyalist güçlere karşı ortaya konulacak politika “lafla” değil içeride güçlü kurumların varlığıyla mümkün olacaktır.
Sonuç olarak; Erdoğan için otoriterleşme bir güç veya başarı gibi görünse de devlet için zaafiyet oluşturmakta ve devleti zayıflatmakta olup bu politikadan geri dönülmesi zaruri bir hal almıştır."
