ÜÇ NİFAK DEVLET

Evet, üç nifak devlet deyince aklınıza hemen: İsrail, Amerika ve İngiltere geliyor…

Çok doğru…

Ancak soruyu söyle sorarsak: Ortadoğu’da üç nifak devlet?..

O zaman herhalde: İsrail, İran ve Suudi Arabistan dersiniz…

Acı ama gerçek bu bölgenin üç nifak devletinden ikisi Müslüman devlet…

Hem de bu iki devlet mangalda kül bırakmayacak kadar Müslüman olduklarını ilan ederler ancak hiçbir çağda da bölücülüğü ve her türlü nifakı elden bırakmazlar…

İsrail, Batılı emperyalist zalimlerin, İslam’ın tam ortasına atıp kaçtıkları bir ateş topu…

Bu devlet orada varlığını sürdürebilmek için iki şeyi yapmak zorunda hissediyor: Biri sürekli çevresindeki Müslümanlarla savaşmak, diğeri Batılı devletlerin Ortadoğu’daki ileri karakolu olmak…

Varlığının sebeb-i hikmeti bu zannediyor… O yüzden de fırsat buldukça ha bire çoluk- çocuk demeden katliamlar yapıyor… Bunu kendi gücüne değil Batı’ya esaretine ve çaresizliğine yoruyor…

Peki bu nifak yüklü iki Müslüman devletin derdi ne?..

Ha işte burası önemli!..

İyi bilesiniz ki bu iki devleti bir fiil Batılı emperyalistler İslam’a nifak için kurdu…
Suudi Arabistan’ın kuruluş felsefesinde bizzat ünlü İngiliz casusu Lawrence var… Araplar 23 parçaya ayrılarak her biri devletçik oldu… Bunlar çok yapay devletçiklerdir… Petrol değerinden dolayı Suudi Arabistan daha güçlendi ve iyice Batının kuklası haline getirildi…
O gün bugün Suudiler Batılıların gözünün içine bakar ve her sözlerini emir telakki ederler…
Suudilerden Araplara ve İslam dünyasına zinhar fayda gelmez, gelmeyecektir de…

Ya İran?.. Aslınsa İran bir millet adı değil, bir mekân adı…

İran bölgesi bin yıl kadar, Selçuklu, Akkoyunlu ve Safevi Türk devletlerinin ülkesi konumunda oldu…

Peki, Persler (Farslılar) buraya nasıl hâkim oldu?

Birinci Dünya Savaşı sonrası Mustafa Kemal Paşa Anadolu Millî Mücadelesini başlatınca, Enver Paşa da Orta Asya Türkistan’da Ruslara karşı mücadeleye girişince, Sultan Galiyev de Lenin’in yanında olmasına rağmen “Sosyalist Turan Devletini” kurmaya karar verince İngilizlerin etekleri tutuştu… İngilizler hemen İran bölgesinde harekete geçti…

Çünkü: Turan köprüsünün yıkılması için İran’ın Türklerin elinden çıkması gerekiyordu…

O sırada İran Türk boyları: Kaçanlar, Avşarlar ve Safeviler birbirine düşmüştü… İngiliz bu fırsattan faydalandı: Önce, annesi Tatar Türk’ü olan Pehlevi’ye başbakan yardımcılığı verildi. Sonra da ardından başbakan yapıldı… Bunlar yapılırken Pehlevi’nin anne tarafından Türklüğü hep ön plana çıkarıldı…

Başbakan olduktan sonra İngiliz yardımıyla iktidarda ihtilal yaptı ve tüm gücü eline geçirip şahlığını ilan etti… Batılı devletler de destekleyince bölgedeki Türkler etkisiz kaldı…

İşte tam ondan az önce Türkistan’da Enver Paşa şehit edilmişti… Lakin Anadolu’da bağımsız bir Türk devletinin kurulması engellenememişti…

O tarihten sonra İran artık Türklerin değil Farslıların ülkesi olmuştu… Türkler orada maalesef esirdir… Farslılar da artık iktidarda kalabilmek için Batılıların emir kulu olmak zorundadır…

İşi anladınız değil mi?...

İran’ın Ortadoğu’da ki görevi: radikal fikir akımlarını bulup ortaya çıkarmak, onları bölge devletlerine karşı kışkırtmak hep iç çatışmalara, sınır mücadelelerine sebep olacak olaylar hazırlatmaktır… Çünkü buradaki devletler başlarını kaldırmamalı, ben varım dememeli hep iç çatışmaların ve sınır kavgalarının içinde boğulmalı. Aynı zamanda da emperyalist devletlerin buralara müdahale edebilecek ortamlarını hazırlamalı…
İran ve Suudi’nin asıl görevleri işte budur…

Bakınız: Hamas’ı destekliyor, ortaya sürüyor, Hizbullah’ı da onun yanında savaşa sokacağına dair teminatını veriyor sonra da çamura yatıyor… Sonra o utanmaz yüzüyle Erbil bozkırına iki tane füze fırlatıp kendi adamını öldürtüp “İsrail’e savaş açtım” deme şarlatanlığında bulunuyor…
Tüm bunları yaparken de İran Türklerini biraz daha baskı altında tutmayı ihmal etmiyor…

Bölgede İran’a güvenip, ayağa kalkıp iş yapan: Filistin’e Gazze’ye, Yemen’e, Lübnan’a, Irak’a ve Suriye’ye yazık oluyor…
Akıllanmaz da İran’dan ve Suudilerden yüz çevirmezlerse çok daha çile çekerler…

Üç nifaktan iki nifak senin din kardeşin bunu bil ey Müslüman, aklını başına al…

Dostunu ve düşmanını iyi tanı… Mezhep dogmatizmini ve asabiyeciliği bir tarafa bırak…

Hak üzere yürümeyi şiar edin…  

(Yayınlanan yazılar, köşe yazarlarının kendi şahsi görüşüdür.)