Osmanlı Devleti dört amansız yıl süren 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, orduları dağıtılmış, silahları elinden alınmış. Şartları ağır bir anlaşma, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamış, millet uzun yıllar süren savaşın ardından fakir yorgun düşmüş, milleti ve memleketi 1. Dünya Savaşına sürükleyenler kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardı. Saltanat ve Hilafet makamında oturan Vahdettin, tahtının ve sarayının derdine düşerek, tek kurtuluşun İngiliz himayesine girmek olduğuna inanmış, Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.
Düşman memleketin her yanını işgal etmiş, Antep, Urfa, Maraş kan ağlıyor. Memleketin her yanı başkent İstanbul dahil, düşman çizmeleri altında ezildiği günlerdi. Bütün bunların üstüne bir de Yunanlılar İngilizlerin ve müttefiklerinin desteğinde İzmiri işgal etmiş. Bundan başka memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli ve açık kendi özel emellerini gerçekleştirmek için devleti çökertmeye çalışıyorlardı.
Ak koyunla kara koyunun geçitte belli olduğu bu zor günlerde, İstanbul’da Mebuslar Meclisi dağıtılmış, vatansever milletvekilleri, Malta’ya sürülmüş, ne kadar vatansever varsa hapsedilmiş, kimileri İstanbul’da Bekirağa Bölüğü denilen zindanda, kimileri yaşadığı şehirlerde ceza evlerine tıkılmış.
İpsiz Recep, daha 1905 yılından beri kaçak, on yedi Ermeni çeteciyi takasında taşırken öldürüp denize atmış, Topal Osman, Türk köylerine baskın yapan Rum çetelerine karşı saldırılar yaptığı için tutuklama ve idam kararı çıkmış. Ege’de Efeler, kanun kaçağı sayılmış aranıyorlar, ve daha buna benzer yüzlerce vaka ortada olduğu günlerdi.
Mustafa Kemal Paşa bu ahval içinde kendisine ayarladığı Ordu müfettişliği görevi ile Samsun’a geldiğinde, görevlerinden birisi de eşkıya, kanun kaçağı, suçlu ilan edilip, yakalama kararı bulunan bir çok kişinin yakalanması ve yargılanması, kimilerinin de gıyabında verilen idam cezalarının infaz edilmesi görevleri arasındaydı.
Bu kaçaklardan biri de Topal Osman’dı. Mustafa Kemal Paşa bu aranan kişilerin çoğunluğunun suçlu olmadığını, işgal kuvvetlerinin isteği ile haklarında cezalar verildiğini biliyordu. Samsun’da ve kısa bir süre sonra geldiği Havza’da yaptığı tahkikatlarda Topal Osman’ın suçsuz olduğu, vatanını, milletini seven biri olduğunu öğrenmişti.
Doğu Karadeniz bölgesinde, Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında fethettiği Pontus Rum devletinden kalan kılıç artığı Rumlar, işgal kuvvetlerinden aldıkları cesaret ve yölendirmelerle bölgedeki Türk köylerini basıyorlar, kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden öldürüyorlar, köyleri yakıp yıkıyorlardı. Topal Osman kurduğu çeteyle Rum çetelerini baskınlar yaparak imha ediyordu. Fakat bu olay İstanbul hükümetine tam tersi anlatılıyor, İngilizlerin baskısıyla böyle kahramanlar suçlu ilan ediliyor, yakalananlar çoğunlukla idam ediliyordu.
Yine o kötü günlerin birinde, Karadeniz’e açılan bir Yunan gemisi, Kızılhaç gemisiymiş gibi bayrak çekip Giresun açıklarına demirlemiş, bölgede yaşayan Pontus kalıntısı Rumlara cesaret veriyor, onları teşvik ediyordu. O gün şehirdeki Rumlar şehir meydanına toplandılar, ellerinde Yunan bayrakları olduğu halde Yunan gemisine sevgi gösterileri yaparken, bir Rum Çeteci Türk bayrağını meydandaki gönderinden indirip Yunan bayrağını çekti. Türk halktan bazıları Yunan bayrağını indirmesini söyledi indirmedi. Jandarma geldi, onlar da Yunan bayrağını indirtemedi. Ahaliden birileri Topal Osman’a haber verdiler. Topal Osman geldiğinde “bu Yunan bayrağını kim astı ulan” dedi. Rum çeteci “ben asti neolaca” diyerek bozuk Türkçesiyle cevap verdi. Topal Osman. “indir o bayrağı” dedi. Rum genci “indirmiyorum” deyince Topal Osman belindeki tabancasını çekerek, dan, dan, dan. Üç kurşunda Rum genci yere serdi. Yunan bayrağını indirip, tekrar Türk bayrağını astı.
Bu son olaydan sonra Topal Osman’a yakalama kararı çıktı. Yakalanmayınca hakkında gıyaben yargılayıp idam cezası verdiler. Mustafa Kemal Paşa’nın elindeki listede Topal Osman’ın adı bu sebeple vardı.
Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan Havza’ya geldiğinde Topal Osmana haber salarak görüşmek istediğini söyledi. O da yanında bir adamıyla geldi. Gece görüşmeden sonra Topal Osman’ın suçlu değil, bir kahraman olduğu artık Mustafa Kemal paşanın gözünde kesinleşmişti. Topal Osman’a Rum eşkiyasına aman verme, senin yanındayım, elden gelen destek yapılacaktır deyince, Topal Osman “siz yeterki emredin paşam, onlara mağaralarında öyle bir tütsü vereceğim ki” diyerek Giresun’a geri döner. O saatten sonra ölümüne kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün emrinde savaşır. Kurtuluş Savaşı’nda Giresun’ dan iki tane gönüllü alay oluşturur. Bu alaylardan birinin başında bütün cephelerde savaşır. Ta ki düşman denize dökülene kadar. Savaş sonrası da Cumhurbaşkanlığı muhafız alayının komutanı olarak görev yapar. Yaşamı hazin bir ölümle son bulur. O şimdi Giresun’daki Boztepe’de sonsu istirahatgahında yatıyor. İstiklal yolunda hayatını ortaya koymuş Topal Osman ve bütün kahramanlar. Rahat uyuyun, Türk Milleti zizler minnettardır.
Bu yüzden her şeyin başıdır 19 Mayıs.