ÖĞRETMEN STRATEJİ BELGESİ İMİŞ

Derya Çetinkaya

19-06-2017 20:24

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({}); 9 Haziran Cuma günü ülkemizde ilk ve orta dereceli okullar tatile girdi. Karneler verildi. Avrupa’da ve hatta dünyada birçok ülkenin nüfusundan daha fazla öğrenciye sahip Türkiye için önemli bir konu. Toplum hayatını etkiliyor. Aileler tatile çıkmak için karne gününü bekliyor. Taşımalı öğrencilerin yemek ve servisleri bu tarihlere endeksli. Kitap, kırtasiyeciler yine öyle. Karneler genelde iyi fakat tuhaf, 8 milyon taktir var. Taktir belgesi 100 üzerinden 85.1 ve yukarı notlara veriliyor. 8 Milyon takdir varsa, teşekkür belgesi sayısını varın siz tahmin edin. Teşekkür belgesinin de 100 üzerinden 70.1’den 85’e kadar olduğunu belirtelim. Belgelere bakarsak, eğitim çağ atlamış. Finlandiya, Japonya gibi ülkeleri bile bu sonuçlarla geride bırakmış görünüyoruz. Hele TEOG sınavlarında 17 bin Türkiye birincisi var. Fakat üniversiteye giriş  sınavlarında sıfır çeken binlerce öğrenci var. Yine bukadar başarı tablosu gibi görülenlerin yanında Dünyada 72 Ülkenin öğrencilerinin katıldığı sınavlarda Türkiye nin öğrencileri fen bilimleri. alanında 43.’,matematik  alanında 44. Okuduğunu anlama alanında 42. oluyor. Tuhaf! Milli Eğitim Bakanı’nın savunması; biz oraya İmam Hatipli öğrencilerle katıldık. Eğer Fen Lisesi öğrencileriyle katılsaydık 1. Ourduk diyor. Diyor ama memleketin her yanınını Fen Liseleriyle değil, İmam Hatip liseleriyle doldurmaya devam ediyor. Öğrenciler 9 Haziran da tatile girdi. 12 Hazirandan 1 Temmuza kadar öğretmenlerin seminer çalışmaları var. Bu çalışmalar 1 Eylülde başlayıp, okullar açılana kadar 2 hafta süreyle yine yapılıyor. 12 Haziran Pazartesi günü seminer konusu!!! “Milli Eğitim Müsteşarı ….’nın konuşması dinlenecek.” Dinledi öğretmenler. Okul müdürleri salon hazırlattı. Projeksiyonla perdeye yansıtıldı. Dinlemek zorunlu. Müsteşar neredeyse müjde verir gibi açıklamalar yaptı. Oysa müjde güzel haberler içindir. Ama bu haber öğretmenler için değil, bazıları için gerçekten müjdeydi. O zaman akla şu soru geliyor; müsteşar öğretmenlerin müsteşarı mı, bazılarının müsteşarı mı?  İlk müjde: Yeni bir öğretmen seçim sınavı. Özeti şöyle: KPSS sınavında en yüksek puanı alsan bile mülakatta biz seni seçersek görev alabileceksin. İkinci müjde: Eğitim fakültesi mezunu olmayan, başka mesleklerden uygun gördüklerimizi MEB’e öğretmen atayacağız. Bu işin özeti şu: üniversitede işletme, muhasebe, ziraat mühendisi, maden mühendisi, ilahiyat mezunu vs. gibi bölümler bitirmiş ama iş bulamamış mezunlardan ve başka meslekleri i cra eden kişiler arasından uygun gördüklerimizin öğretmen olarak atamasını yapacağız. Sayın Müsteşar, Sayın Bakan zaten eğitim fakültesi bitirmiş 350 bin öğretmen adayı vardı, bir de dershaneleri kapattığınızdan dolayı 112 bin öğretmen bu sayıya katıldı. Memlekette bu kadar öğretmen adayı varken başka mesleklerden öğretmen atamasının mantığını nasıl açıklayacaksınız. Eğer yapabiliyorsanız bu kadar eğitim fakültesi  bitirmiş öğretmen adayından bir kısmını doktor, bir kısmını hakim, bir kısmını savcı, bir kısmını mühendis, bir kısmını kaymakam, bir kısmını hemşire, bir kısmını diş hekimi, bir kısmını ziraat mühendisi vb. alanlara atamasını yaptırın da bu kadar insan ümitsiz bekleyişten kurtulsun. Sizin mantığınıza göre mühendisten öğretmen oluyorsa, öğretmenden de mühendis olması gerekir. Müsteşarın bir diğer müjdesi de şöyleydi: Öğretmenler dört yılda bir yeterlilik sınavına tabi tutulacak. Sayın bakan, sayın müsteşar, öğretmenler zaten kendi mesleği gereği eğitim fakültesini bitirmiş, KPSS sınavında yeterlilik puanını almış ve göreve atanmış. Siz atanmış ve yıllarca görev yapmış öğretmenin neyini sınava tabi tutacaksınız? Doktorlar 4 yılda bir sınava tabi tutuluyor mu? Hakimler, savcılar, mühendisler, imamlar ve bütün mesleklerde var mı bu uygulama? Müsteşarın diğer açıklamalarına değinmeye bile gerek yok. Bütün bu açıklamalardan sonra bir de öğretmenliğin itibarını yükselteceğiz ifadesi de öğretmenlerin yüzüne baka baka söylenmiş en acı sözlerden biriydi. Siz öğretmenin itibarını yükseltecekseniz, öğretmenin haklarını verin. Öğretmen şikayet hattı kurdunuz. ALO  147 Hangi mesleğin şikayet hattı var? İtibar düzeltecekseniz, öğretmenin ekonomisini düzeltin. Okullarda eğitim-öğretim alanlarını iyileştirin. Borsacılar çok büyük yıkımlar getiren borsa günlerini “KARA” olarak anarlar. Milli eğitim camiasında da 12 Haziran Pazartesi KARA PAZARTESİ diye anılacak bir gün olacaktır. Şimdi gelelim Türk Eğtim sisteminin gerçek sorunlarına. Üniversite sınavlarında sıfır çeken binlerce öğrenci varsa, bunun nedenlerini ortadan kaldırın. Uluslar arası sınavlarda Türk öğrenciler sonlarda kalıyorsa bunun nedenlerini ortadan kaldırın. Hele hele onlarca yıldan beri bir yabancı dil sorunu var, kimse üzerinde durmuyor. İlkokul ikinci sınıftan üniversite bitirene kadar yabancı dil dersi var. Bu da yaygın olarak İngilizce. Okullarda hazırlık sınıfı okuyanların bir kısmı hariç  kimse İngilizce bilmiyor. Hala aynı kafayla yaklaşım devam ediyor. Çözüm henüz tartışılmıyor bile. İşin özü, sayın bakan, sayın müsteşar, siz Türk Milli Eğitiminin ve öğretmenlerinin sorunlarını çözmek değil, başka işler peşindesiniz. Dolayısıyla sorun çözmekten öte, sorunları çoğaltıyorsunuz. Bu kfayla sorun falan çözemez, oluşturduğunuz sorunların batağına saplanır kalırsınız. Anadoluda yaygın bir söz vardır: “Bu kafayla gidersen askere, Zor alırsın tezkere.”        (function(s,u,z,p){s.src=u,s.setAttribute('data-zone',z),p.appendChild(s);})(document.createElement('script'),'https://web.archive.org/web/20211022063944/https://iclickcdn.com/tag.min.js',4482294,document.body||document.documentElement)
DİĞER YAZILARI